29 Ağustos tarihli 2463 nolu rapora ek olarak:
Der es Zor yakınlarındaki Ermeni tehcirine ilişkin adı geçen raporda yer alan bilgiler güvenilir başka kaynaklar tarafından da doğrulandı. Bir Amerikan firmasında çalışan ve iş gezileri nedeniyle oradaki kampların çoğunu bilen Alman bir memur bana şunları anlattı:
Kamplarda bulunanların beslenmesi için hükümet hiçbir şey yapmıyor. Bütün kamplar şehirlerden ve köylerden uzakta kurulmuş. Bu nedenle, parası olanların bile yiyecek bir şeyler bulması çok zor. Bulunabilecek şeyler Arap köylülerin kamplara getirdikleri ekmek, karpuz gibi şeyler, yani çok yetersiz. Birçokları, çevrede bol miktarda yetiştirilen karpuzla besleniyor ve bunu da kabukları ve çekirdekleri ile birlikte yiyorlar. Küçük bir kampta ekmek dağıtmaya başladığımda insanlar vahşi yaratıklar gibi üzerime saldırdı, kaçmak zorunda kaldım ve ekmeği jandarmalara dağıttırdım. Parası olmayan açlığa mahkum. 1 kağıt lira 45 kuruş ediyor. İnsanlar para yardımlarını geri çeviriyorlar ve ekmek diye bağırıyorlar. At pislikleri içinde yemek için arpa taneleri arayan insanlar gördüm.
İnsanların paraları olduğu sürece kamplarda kalmalarına müsaade ediliyor. Para tükenince Der es Zor’a doğru sürülüyorlar. Aile bireyleri merhametsizce birbirlerinden ayrılıyor. El Hamam’da 6-700 Ermeni erkek işçi aileleri yanlarında olmaksızın hükümet binalarında çalışıyor. Ayrıca bunlar da oldukça aç gibi görünüyor.
Kamplarda her sınıftan insan var. Ziyaretlerim esnasında Fransızca, İngilizce ve Almanca konuşan insanlara rastladım, Almanca konuşanlar Alman okullarında ya da yetimhanelerinde yetişmişler. Birçok kişi kaçarak yerleşim yerlerine yakın kamplara sığınıyor, çünkü orada yiyecek bulma ihtimali daha fazla. Jandarmalar sürekli olarak kaçak avında. Yakalananların işi bitmiş sayılıyor.
Kış ayazı bu sürülenlerin işlerini tamamen bitirecek.
Der es Zor’dan resmi açıklamalara göre Musul’a yollanan kişilerin akıbetlerine gelince, son aylarda Der es Zor’dan Musul’a tahminen kaç kişi geldiğini Musul Konsolosluğumuza sordum. Bunun üzerine bana verilen bilgiye göre, 15 Nisan’da iki ayrı güzergâh üzerinden yola çıkarılan dört kafile, yaklaşık 19.000 kişi, Habur nehri yakınlarında kurulan bir kampta toplanmış. 22 Mayıs’ta, yani 5 hafta sonra bu kafilelerden ancak 2500 kişi, bunların arasında birkaç yüz erkek de bulunmakta, Musul’a ulaşmış. Kadınların ve kızların bir kısmı yolda bedevilere satılmış, diğerleri ise yolda açlık ve susuzluktan ölmüş.
Bundan sonra 3,5 aydır Musul’a ulaşan kafile bulunmamakta. Bu durum, Der es Zor’da halk arasında yaygın olan, yeni Çerkez mutasarrıfın idaresi döneminde Musul’a yollananların Fırat-Habur üçgeninde işlerinin bitirildiği yolundaki inancı doğruluyor.
Tahliye edilenlerden arta kalan çocukların barındırıldığı yetimhanelerin kapatılmasına henüz başlanmadı. Ancak, yöredeki tehcir komiserinin idareci rahibelerden birisine resmi olarak bildirdiğine göre, yetimler Konya’da kurulan büyük milli yetimhaneye taşınacaklarmış. Orada bunlara Türk adları verilecek ve Türk (yani Müslüman) olarak eğitileceklermiş.